YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/6198 K. 2008/7959 T. 25.6.2008

DAVA: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakanın 156 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümü ara malik kullanmak suretiyle esi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, aynı zamanda davalının mirasçılara karşı hile taşınmazı elde ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescile, taşınmazın el değiştirmesi durumunda payı oranında emsal bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, miras bırakanın davacıya mirastan ıskat ettiğini, aynı zamanda davacının çekişmeli taşınmazla ilgili feragatta bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, miras bırakanın vasiyetnamesinin geçerli olduğu, davacının miras hakkından ıskat edildiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkin olup mahkemece, davacının vasiyetname ile mirastan ıskat edildiği ve davacının sıfatı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerçektende, dosya içerisinde bulunan İstanbul 18. Noterliğinde düzenlenen 24.2.2000 tarih 79711 sayılı vasiyetname ile muris tarafından davacının mirastan ıskat edildiği sabittir. Ancak, davacı dosya içinde bulunan Fatih 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.3.2004 tarih 2004/220 Esas – 2004/256 Karar sayılı mirasçılık belgesi ile murisin mirasçısı olarak gösterilmiştir.

4721 Sayılı TMK’nın 510 ve devam eden maddeleri uyarınca ıskat edilen mirasçının miras bırakanın terekesinden hak elde etme olanağı yoksa da anılan veraset belgesinde davacının halen murisin mirasçısı olarak gözüktüğü anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, davacının davada aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti önem ifade eder. O halde, davanın neticesine etkili olduğu gözetilerek, davalılara yukarıda belirtilen gerekçelerle hasımlı açılacak davada davacının mirasçı olarak gösterildiği mirasçılık belgesinin, vasiyet yolu ile mirasçılıktan çıkartıldığı da öne sürülmek suretiyle iptali ve yeni mirasçılık durumunu belirleyen kararın alınması için önel verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek davacının davada sıfatı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir