DAVA: Dava dilekçesinde muris Nail tarafından Beyoğlu 37. Noterliğinin 16180 sayılı düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin iptali veya tenkisi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

KARAR: Davada, muris Nail’in Beyoğlu 37. Noterliğinin 14.06.2007 tarih ve 16180 sayılı vasiyetnamesinin hata, hile, muvazaa etkisi altında düzenlendiği, murisin kanser hastası olduğu için çok ağır bir tedavi süreci geçirdiği dönemde gerçek iradesini yansıtmadığı gibi murisin vasiyetnamesinde belirttiği eşinden vasiyet yapılma tarihinden sonra boşandığı nedenleriyle geçersizliği ileri sürülerek iptali istenilmiştir.

Mahkemece, vasiyetnamenin yasanın öngördüğü şekil şartlarına uygun yapıldığı, murisin tasarruf ehliyetinin bulunduğu ve diğer iptal sebeplerinin de mevcut olmadığı gerekçesi ile iptal davasının reddine; davacının tenkis isteme hakkı bulunmakla birlikte verilen kesin süreye rağmen davacı tarafından tereke ile ilgili bilgi ve belgelerin sunulmadığı, yazıların yazdırılmadığı gerekçesi ile de tenkis isteminin reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Muris Nail 13.08.2009 tarihinde vefat etmiş olup, yasal mirasçıları davacı oğlu Alşimi Anıl ile kızı davalı Lal’dir. Beyoğlu 37. Noterliğince düzenlenen 14.06.2007 tarihli vasiyetname Şişli 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1638 sayılı dosyası ile açılmış olup süresinde vasiyetnamenin iptali istemli bu dava açılmıştır. Mahkemece, vasiyetnamenin TMK.’nın 532. maddedeki şartları taşıdığı gibi murisin iradesini sakatlayan bir durumun bulunmadığı gerekçeleri ile iptal davasının reddine karar verilmiştir.

Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini belirlemek hakimin görevidir ( HMK. 31 .md; HUMK’nın 76. madde ).

Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdüğü maddi olaylar, sonuç ve istemlerle bağlı olup; tarafların dayandığı kanun hükümleri ve onların nitelendirmeleriyle bağlı değildir.

Bunun doğal sonucu olarak hakim, kanunları doğrudan doğruya uygulayarak iddia ve savunmadaki sonuç ve istemleri karara bağlamakla yükümlüdür.

Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan hükümlere göre belirlenir ( 4722 sayılı Yasa m. 17 ).

Davalılardan Çiğdem murisin 2008 yılında boşandığı eşi olup, veraset belgesine göre murisin çocukları dışında yasal mirasçısı bulunmamaktadır.

TMK.’nın 181. maddesine göre; “Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.”

Somut olayda, iptale konu vasiyetname boşanmadan önce yapılmış olup, ölüme bağlı tasarruf olma niteliği ise tartışmasızdır. Bu nedenle; mahkemece, anılan yasal düzenleme kapsamında olup olmadığı hususu incelenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bundan ayrı olarak da, davacı tarafından dava dilekçesinde vasiyetname ile saklı pay sahibi oğul Anıl’ın mirasın tamamından mahrum edildiği ileri sürülmektedir. Vasiyetname yasa gereğince mutlak tenkise tabidir ( TMK. 519. md. ). Bu durumda tenkis isteminin bulunduğunun kabulü gerekir.

O halde talep, tenkis hükümlerine göre incelenerek, tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı ile, ( iadeye ) denkleştirmeye ( TMK. md. 669 ) ve tenkise tabi ( TMK. md. 514, 565 ) olarak yaptığı kazandırmalar belirlenmeli ( dosya içerisinde bulunan İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1653 sayılı tereke tespiti dosyası bulunduğu da gözetilerek ) TMK 507/4 ve diğer maddeleri uyarınca davacının mahfuz hissesi belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Mahkemece bu araştırmalar yapılmadan itibar edilmeyen gerekçeler ile ve eksik inceleme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir