YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/1065 K. 2013/2874 T. 25.2.2013

DAVA: Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin yerine getirilmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili dilekçesinde; mirasbırakan Ümmi tarafından düzenlenen 04.07.1997 tarihli vasiyetname ile müvekkili lehine belirli mal vasiyet edildiğini ileri sürerek; vasiyetnamenin yerine getirilmesini ve vasiyet edilen taşınmazın müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin, mirasbırakan Ümmi tarafından düzenlenen 04.07.1997 tarihli vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkisi istemi ile davacı aleyhine Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/334 Esas sayılı dosya ile dava açtıklarını, bu dava sonuçlanmadan vasiyetnamenin yerine getirilmesi istemi ile dava açılmasının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını savunarak; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davacı tarafından açılan vasiyetnamenin yerine getirilmesi davası ile davalılar tarafından açılmış bulunan vasiyetnamenin iptali davasının birbirinin aynı olduğu gerekçe gösterilerek, davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bilindiği gibi, bir davanın derdest olması demek, davanın görülmekte olmasıdır. Derdest ( görülmekte ) olan dava, yeniden ( tekrar ) açılamaz. Zira, davacının aynı davayı yeniden açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı yoktur.

Buna rağmen, aynı dava yeniden açılırsa, bu yeni ( ikinci ) davada bu husus re’sen veya talep üzerine dikkate alınır ve yeni dava, dava şartı yokluğundan esasa girilmeksizin reddedilir. ( HMK. md. 114/1-1, 115 )

Bir davanın derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedilebilmesi için; aynı davanın iki kere açılmış olması, birinci davanın görülmekte ( derdest ) olması, birinci dava ile ikinci davanın aynı dava ( tarafların, davanın konusunun ve dava sebebinin aynı ) olması gerekmektedir.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; temyize konu edilen dava TMK.nın 600. maddesi uyarınca açılmış belirli mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkin olup, vasiyet alacaklısı olan davacı bu dava ile vasiyetnameden doğan kişisel hakkını yasal mirasçı olan davalılardan talep etmektedir.

Derdest olduğu iddia edilen dava ise; TMK.nın 557. maddesi uyarınca ehliyetsizlik, irade sakatlığı ve şekil eksikliği nedenleri ile belirli mal vasiyetinin iptali, bu istemin kabul edilmemesi halinde ise saklı payları zedelediği ileri sürülen mirasbırakana ait belirli mal vasiyetinin ( teberru ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan tenkis ( indirim ) istemlerine ilişkindir.

Görüldüğü üzere; temyize konu dava ile derdest olduğu iddia edilen ( ilk ) davanın konuları ve dava sebepleri aynı değildir. Ne var ki vasiyetnamenin iptali davasının sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek niteliktedir.

O halde mahkemece; vasiyetnamenin iptali davasının bu dava yönünden bekletici mesele sayılarak neticesinin beklenilerek ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 25.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir