YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/2848 K. 2010/4137 T. 8.6.2010

DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükümün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden Zehra Sayış vs. vekili Avukat Aydın Erusta ile aleyhine temyiz istenilen Murat Çakır vs. vekili Avukat Y.Ziya Dereli geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:

KARAR: Davacılar; miras bırakanları olan Arslan Çakır’ın 6.3.2001 tarihinde öldüğünü, ölmeden 3-5 ay önce sahip olduğu pek çok taşınmazını davalılara satış yolu ile temlik ettiğini, bu işlemlerin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, saklı paylarının zedelendiğini belirterek davacıların saklı paylarına tecavüz eden tüm temliklerin tenkisine, alacaklarına dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar; miras bırakanın saklı pay ihlal kastı ile hareket etmediğini, sahip olduğu taşınmazları mirasçıları arasında adaletli olarak paylaştırdığını, zira davacılara da vasiyetname ile yerler verildiğini, zaten davacıların saklı paylarına herhangi bir tecavüzde bulunulmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalılar Aynur ve Murat ile Kemal Çakır aleyhinde açılan davaların reddine, davalılar Fatma ve Mustafa aleyhinde açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacıların 22.1.2009 tarihli dilekçelerinde açıkça davalarının tenkis davası olduğuna dair beyanları karşısında davacıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz istekleri yerinde değildir. Ancak, davacılardan Özcan Çakır 13.12.2006 tarihinde akıl hastalığından kısıtlanmış ve kendisine vasi olarak kardeşi davacı Semia Akın atanmış olup, adı geçen vasi, kısıtlıyı temsil etmek üzere kendi avukatına veya bir başka avukata vekaletname vermediği gibi, kısıtlıyı temsilen davayı takip etmesi gerekirken 12.6.2007 tarihli celse ile, takip eden bazı celselere de katılmamış olduğu halde. Özcan Çakır yönünden takipsiz bırakılan dava hakkında. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409/5. Maddesinin uygulanması gerektiği gözden kaçırılarak lehine tenkis yönünden hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi davalılardan Fatma Çakır yargılama sırasında 6.8.2007 tarihinde ölmüş olması sebebiyle bu konuda yasal mirasçılarına usule uygun şekilde beyanda bulunma hakkı verilip, davalı Fatma’nın, davacıların saklı payına tecavüzü yönünden mirasçısı olan diğer davalılar hakkında hüküm kurulması gerektiği gözetilmeyerek ölü kişi hakkında hüküm kurulmuş olması da usul ve yasaya aykırıdır. Ayrıca mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.(4722 s. Yürürlük K.m.17) Tenkis davası, miras bırakanın, saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası karşılıksız kazandırmalarının yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.

Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı ile, (iadeye) denkleştirmeye (TMK.md.603) ve tenkise tabi (TMK.md.461, 507) olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık geçim giderleri, terekenin yazımı, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK.md 454) Miras bırakanın Türk Medeni Kanunu’nun 453. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise, tasarrufun niteliğine göre icap ederse, kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı, objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Türk Medeni Kanunu’nun 507. maddesinin 1, 2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya saklı payı ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Türk Medeni Kanununun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı Kanunun 503. maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, davaya konu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları, en sonda da kamu yararına yapılan kazandırmaları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. maddede yer alan, alınanla orantılı sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK.md.506) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın, sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 506. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. O zaman davalıdan tercihi sorulmak, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın mirasın açıldığı gündeki değerleri, o günden karar gününe kadar geçen süre içindeki toptan eşya fiyat endeksleri ile, bu süre içinde oluşan nitelik ve imar değişikliği gibi fiyata etkili özel unsurlar ve hakkaniyet kuralları dikkate alınıp, değer hakim tarafından belirlenmeli ve davalıya fazla verilen bölümün değerinin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ: Mahkemece belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı biçimde karar verilmiş olması isabetsiz olup, davacıların temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşması için belirlenen 750.000 TL. vekalet ücretinin, aleyhine temyiz olunan taraftan alınarak, kendilerini duruşmada vekil ile temsil ettiren temyiz eden tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz eden tarafa iadesine, 8.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir