YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/899 K. 2010/4031 T. 8.4.2010

DAVA: Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları S.’in 882 parseldeki payını davalıya devrettiğini, onun da dava dışı kişilere temlikini sağladığını, mahfuz hisselerinin ihlal edildiğini ileri sürerek, tenkis talebinde bulunmuşlardır.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacıların iddiaları sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili ve davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Berna Dizdaroğulları Koç’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR: Dava, tenkis isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; taraflar ile dava dışı kişilerin murisi 7.5.2005 tarihinde ölen S.’in malik olduğu 882 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 11.7.1991 tarihinde 20.000.000.-TL bedelle davalı oğlu S. Ş.’e sattığı, daha sonra 14.6.2004 tarihinde 1/2 pay sahibi S. ile S.’in edindiği 1/2 payı dava dışı kişilere birlikte temlik ettikleri, muris S.’in ölümüyle davacıların Sebahattin’e yaptığı pay temliki ile saklı paylarına tecavüz edildiğini belirterek, saklı payları oranında tenkis isteğinde bulundukları ve yargılama sırasında da tercihlerini bedele hasrettikleri, öte yandan, dava dilekçesinde her nekadar davalıya yapılan pay temlikiyle ilgili olarak temlikin muvazaa ile illetli olduğu yolunda bir iddia bulunmamakta ise de yargılama sırasında ve aşamalarda anılan temlikin muvazaalı olduğunun defaatla tekrar edildiği anlaşılmaktadır.

Esasen, tenkis davası miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı ( vasiyet ve miras mukavelesi.gibi ) veya sağlararası kazandırmaların ( hibe gibi teberruların ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan öncesine etkili ( inşai ) yenilik doğurucu davalardandır. Somut olayda, muris S.’in davalıya yapmış olduğu pay temliki satıştır. O halde, satışın muvazaalı olduğunun anlaşılması halinde ancak tenkis hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Öyleyse, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin muvazaalı olarak mirasçıların saklı paylarını ihlal kastı ile yapıldığının aşikar biçimde kanıtlanması gerekir. Satış tarihindeki tapudaki satış bedeli ile gerçek değer arasında açık fark olması tek başına muvazaanın varlığını gösteremeyeceği gibi tenkis iddiasının kabulüne yeterli olamaz. Nesnel ( objektif ) bir olgunun öznel ( subjektif ) ( saklı payları açıkça zedeleme ) olgularla doğrulanması gerekir. Oysa, satışın gerçek satış olmayıp bağış olması halinde kendileri de bundan yararlanacak olan tarafların dava dışı kardeşleri ve özellikle annelerinin müşahhas ve olaylara dayalı bildirimleriyle miras bırakan S.’in davalı S.’e yapmış olduğu pay temlikinin bedelli ve gerçek satış olduğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tanık olarak saptanan beyanları ile sabittir. Dinlenilen diğer tanıkların temlikin muvazaalı olduğuna dair hiçbir bildirimlerinin bulunmadığı da dosya kapsamıyla tartışmasızdır.

Öyleyse, satışın muvazaalı olduğu ve buna bağlı olarak temlikin açıkça saklı payları zedeleme amacıyla gerçekleştirildiğinin kanıtlandığı kabul edilemez. Kaldı ki, mahkemece tenkisle ilgili teknik hesaplamanın dışında bu yönde bir irdeleme ve değerlendirme de yapılmış değildir.

Hal böyle olunca, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere davanın kabul edilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir