YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/2496 K. 2011/3121 T. 31.5.2011

DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle: Duruşma için belli edilen gün ve saatte taraflardan gelen olmadığı görülerek evrak üzerinde inceleme yapılmasına karar verildi. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:

KARAR: Yargıtay bozma ilamında özetle: “Davalılardan İsmail’e yapılan temlikin minnet duygusu ile yapıldığı anlaşıldığından kanıtlanamayan davanın reddinin gerektiği: ancak davalı İnci yönünden yapılan temyiz incelemesinde, İnci’nin saklı pay sahibi mirasçı olduğundan hakkında Türk Kanunu Medenisi’nin 503. maddesinin uygulanması ve sabit tenkis oranının hatalı tespit edilmesinin bozmayı gerektirdiğine. Medeni Kanunda düzenlenen tenkise dair kurallar dikkate alınarak sabit tenkis hesabının yapılması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davalı İsmail aleyhine açılan davanın reddine, davalı İnci aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı İnci vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tenkis davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası karşılıksız kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai) davalardandır.

Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul: miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mal varlığı ile, ( iadeye) denkleştirmeye ( MK. md. 603) ve tenkise tabi ( MK. md. 461, 507) olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık geçim giderleri, terekenin yazımı, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. ( MK. md. 454) Miras bırakanın Medeni Kanun’un 453. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel) ve sübjektif ( öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanun’un 507. maddesinin 1, 2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya saklı payı ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanun’un 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı Kanunun 503. maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları, ( en sonda da kamu yararına yapılan kazandırmalan) dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. maddede yer alan, alınanla orantılı sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı ( MK. md. 506) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 506. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. O zaman davalıdan tercihi sorulmak, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, mirasın açıldığı gündeki değerleri, o günden karar gününe kadar geçen süre içindeki toptan eşya fiyat endeksleri ile, bu süre içinde oluşan nitelik ve imar değişikliği gibi fiyata etkili özel unsurlar ve hakkaniyet kuralları dikkate alınıp, değer hakim tarafından belirlenmeli ve davalıya fazla verilen bölümün değerinin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. ( 4722 s. Yürürlük K.m.17)

Somut olayda 23.08.1995 tarihinde ölen muris tarafından davalı İnci’ye satış yolu ile temlik edilen 33 ile 34 sayılı parsellerin. Yargıtay’ın bozma kararından önce düzenlenen, 06.05.2003 tarihli bilirkişi raporunda seçimlik hakkın kullanıldığı 22.03.2001 tarihindeki değerleri takriben 5.676,00 TL olarak belirlenmişken, bozma sonrasında düzenlenen 07.09.2007 tarihli bilirkişi raporunda aynı taşınmazların seçimlik hakkın kullanıldığı 26.10.2005 tarihindeki değerleri toplamı ise 905.301,00 TL olarak belirlenmiştir. Dört yıllık ara ile hesaplanan iki rapor arasında taşınmazların değerleri arasında 159 misli fark bulunmaktadır. Taşınmazlar tarım arazisi tarla niteliğindedir. Dosya arasında mevcut 11.09.2002 ve 26.10.2005 tarihli bilirkişi raporlarında taşınmazların değerlerinin gelir metodu esas alınarak tespit edildiği anlaşılmakta ise de aynı metod ile hesaplanan değerlerde dört yıl ara ile 159 misli fark yaratacak bu değer artışının neden ve nereden kaynaklandığı anlaşılamamaktadır. Kararda da hüküm altına alınan miktarların, dört yıllık bir süre zarfında 159 misli artışının nereden kaynaklandığının Yargıtay denetimine ilişkin gerekçe gösterilmemiştir.

SONUÇ: Mahkemece belirlenen hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, önceki Yargıtay ilamının davacılar tarafından temyiz edilmemiş olması nedeniyle davalı İnci yararına doğan kazanılmış hakların göz önünde bulundurulmamış olması da isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 31.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir