YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/7019 K. 2011/10389 T. 17.10.2011

DAVA: Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada:

Davacılar, miras bırakanları Ayşe’nin, malik olduğu taşınmazları saklı payı ihlal kastıyla oğlu Ahmet’e 17.2.1997 tarihli vasiyetnameyle bağışladığını, işlem tarihinde hukuki ehliyete haiz olmadığını, yine davaya konu 844 parsel sayılı taşınmazı mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak dava dışı T. Y.’a temlik ettiğini, onunda Ahmet’e danışıklı olarak devrettiğini ileri sürerek, tenkis, vasiyetnamenin iptali ve tapunun iptali isteğinde bulunmuşlardır.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, vasiyetnamenin iptali ve tapu iptali isteklerinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.

Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Asıl ve birleşen davalar, tapu iptal, tenkis ve vasiyetnamenin iptali isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, vasiyetnamenin iptali ve tapu iptal isteklerinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar, miras bırakanları Ayşe’nin çekişmeli taşınmazı hukuki ehliyete haiz olmadığı dönemde saklı payı ihlal kastıyla oğlu Ahmet’e vasiyetnameyle bağışladığını, davaya konu 844 parsel sayılı taşınmazı mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürüp, vasiyetnamenin ve tapunun iptaliyle tenkis istekli eldeki davayı açmışlardır.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı Ayşe Y.’un vasiyetnamenin düzenlendiği 17.2.1997 tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu Adli Tıp Kurumunun 12.4.2006 tarihli raporuyla saptanarak, davacıların hukuki ehliyetsizlik iddiasına dayalı vasiyetnamenin iptali isteğinin reddedilmiş olması doğrudur.

Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine,

Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince; davada, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmişse de, bu konuda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, B.K. 213. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa sebebiyle geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.

Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görüyle karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.

Somut olaya gelince; öncelikle, tapunun iptali isteğinin tescil isteğini kapsamadığı gözetilerek, davacılara tescil davası açmaları için önel verilmesi, açtıkları takdirde eldeki davayla birleştirilmesi, ondan sonra muris muvazaasına dayalı iddia yönünden, yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapılması, bu iddia irdelendikten sonra gerektiğinde tenkis istemi yönünden de saklı paylarının ihlal edilip, edilmediğinin belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken muris muvazaası ve tenkis istekleri yönünden eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ: Tarafların, bu yönlere değinen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 17.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir