YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/19715 K. 2011/8468 T. 16.5.2011

DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Sulh Hukuk Mahkemesince verilen “kayyım atanmasına” ilişkin karar, davalı Ayşen’e 22.03.2010 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalı Ayşen, 22.03.2010 tarihinde verdiği dilekçesiyle; hem kayyım atanmasıyla ilgili kararın esasına ilişkin itirazlarını, hem de atanan “kayyımın sıfatına” ilişkin itirazlarını bildirerek hükmün bozulmasını istemiş; bu dilekçe üzerine Sulh Hukuk Mahkemesince dosya, itirazla ilgili karar verilmek üzere denetim makamı olan aynı yer Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinin “denetim makamı” sıfatıyla yaptığı inceleme sonucu tesis ettiği 21.04.2010 tarihli karar, atanan kayyımın sıfatına yönelik itirazın yerinde görülmediğine ilişkindir. Davalı, bu kararı da süresinde temyiz etmiş, kayyım atanması kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarını burada da yinelemiştir.

Davalının, Sulh Mahkemesince verilen kayyım atanması kararının esasına ilişkin itirazlarını inceleme görevi “denetim makamı” olan Asliye Mahkemesine ait değil, Yargıtay’a aittir. Davalının süresinde verdiği dilekçe ile ileri sürdüğü kararın esasına yönelik temyiz itirazları incelenmemiş olup, halen ayaktadır. Bu sebeple davalının Gebze Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 17.09.2009 tarihli 2009/874-1070 sayılı kararına yönelik temyiz itirazları incelenmiştir.

1- Davalı Ayşen’e ait, taksim edilmemiş miras payının haczi ve satışıyla ilgili herhangi bir icra takibi bulunmamaktadır. Davacı mirasçı da değildir. Ayşen’e ait miras payını gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle devralan üçüncü kişi Yunus’tan, bu sözleşmeden doğan şahsi hakkı temellük eden Fuat tarafından bu dava açılmıştır. Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini, yasada öngörülen ayrık hükümler dışında ancak mirasçılar talep edebilir ( TMK m. 644 ). Açılmış bir mirasta mirasçının payını devralan üçüncü kişinin ya da onun halefinin elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini istemesi mümkün olmadığı gibi, bu iş için kayyım atanmasını isteme hakkı da bulunmamaktadır. Ortada İcra İflas Kanunu’nun 121. maddesi çerçevesinde bir işlem bulunmadığına ve paylaşmaya ilişkin bir dava da olmadığına göre, davanın “davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından” reddi gerekirken, yasal olmayan gerekçe ile elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi işlemlerinde mirasçı Ayşen’in hissesini temsil etmek üzere kayyım atanması usul ve yasaya aykırıdır.

2- Kamu vesayetinde denetim makamı, ancak atama kararının kesinleşmiş olması halinde atananın sıfatına ilişkin itirazları ve ileri sürülen kaçınma sebeplerini inceleyip karara bağlayabilir ( TMK m. 422 ). Bu halde denetim makamının verdiği kararlar “kesin” niteliktedir. Kayyım atanmasına ilişkin vesayet makamınca verilen karar henüz kesinleşmeden veya bu karara yönelik temyiz itirazları Yargıtay’ca incelenip sonuca bağlanmadan denetim makamının görevi başlamaz ve böyle bir durumda “sıfata itirazı” ya da “kaçınma sebeplerini” incelemesi ve sonuçlandırması, tesis ettiği karara “kesinlik” vasfını vermez ve kanun yolu denetimine engel olmaz. O nedenle kayyımın atanmasına ilişkin kararın esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmeden denetim makamının atananın sıfatına ilişkin itirazları inceleyip sonuca bağlaması da isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen Gebze Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 17.09.2009 tarihli 2009/874-1070 sayılı kararının yukarıda ( 1. ) bentte gösterilen sebeple, aynı yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.04.2010 tarihli 2010/161-159 sayılı kararının yukarıda ( 2. ) bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), 16.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir